KALEMİN GÖZYAŞI

Aralık 16, 2006

ULU ORTA

Filed under: şiir — iedebiyat @ 11:31 am

Ulu -orta

I
düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
olsun artık diyorum ne olacaksa
paralı bir asker miyim neyim
ekleyip duruyorum sabahları akşamlara
ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor
gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim
nasıl bir dostluk ki bu, hem kadim
hem de mayhoş elma tadında.

sorma,
elim kırılsın bir daha
dokunursam güneşe.
II

kendimi de koysam ayağımın altına
yine de yetişemiyorum ey aşk,
omzunun hizasına.
çünkü bende birikiyor her şeyin tortusu
ve ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.
budanan oğullar gibiyim sessiz ve narin
nereye konsam geri sayım başlıyor
kurcalıyor beni bir çırağın elleri
ah, unufak olsam ve desem ki
ağzın tat görmesin hayat
kandırdın beni.

sorma,
üstü açık araba
dünya dediğin.
III

kılpayı kaçırılmış bir şeyin
bıraktığı ardında
neyse oyum ben.
yaralı serçe, benim için dua et:
gök bir kayalık gibi şimdi üstümde
dr şükrü öncüoğlu’ndan üç ayda bir reçete.

sorma,
yangın sönseydi suyla
denizler her akşam böyle yanmazdı.

IV
acıyan bir şeyim ben buradan çok uzaklarda,
ve koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocukla
çünkü nasıl bir şey biliyorum itin taştan korkması
bir yastık arıyorum kuş seslerinden
mühim değil sonrası.

sorma,
siliniyor her şey, hatta uçurtma
takılıp kalıyor göğe.
V

yakar top oynayan melekler gördüm güneşle
ve büyük çiftçiler, dağları biçen
yolundaydı her şey ben bile yolundaydım
ama
kıyıya vardığımda kendimi unuttuğumu anladım
karşı kıyıda.

sorma,
kaldım altında
devirince kitabı.
VI

şiirler söyledim belki duyarsın diye
çığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadenin
sana seslendim durdum bu küçük odadan
acımı duy, sensin pusulam benim
ki dünya
silinmiş bir harita
gibi yabancı bana.

sorma
usulca uzandığında
bir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran.

İbrahim Tenekeci

YUSUF I YUSUF II

Filed under: şiir — iedebiyat @ 8:09 am

YUSUF   I

daha düne
ne dünü daha bu kuşluk vaktine kadar
Anne’m sanarak
kendime bir sığınak
bir sütlü pınar umarak
gah kapılardan kovularak
gah kapım çalınarak
her gölgeye sığınmak istedim
Anne’mi ararken adım ebruya çıktı…
oysa Anne’m maarife gelir
harf-i tariflidir
yüzüm ak
Adem’den bu yana O’na hıyanet etmedim
toğrağın zehrini arıtarak nasıl gelişirse zakkum
öyle gelir kokusu annelerin
anne kokusu
/birdebire gelir/
Eyyub mahvının mes’ud mealidir
Anne’m şahitli
bir sabah namazı vakti gibidir
/Anne suç üstü hazırlıyorlar ban
işte gene/
mürşid
kendisine sürekli ihanet edilen adam demektir…

Anne’m cennettedir
bakire ve her zaman yirmibeş yaşında
Yusuf sonraki iştir.
sondan bir evveldir
Yusuf
bir adamın lacivert gömlekten
ilk kez anne kokusu almasıdır….

YUSUF IIYusuf köle
yani annesizdi
bir hatırlayıştı yalnızca
annesini hatırlasın diye
O’nu Yakub attı kuyuya
fakat Yusuf
ah Yusuf
hatırlamayla kirliliği aynı şey sanardı
Yakub mimardır
kardeşler nasıl olsa secde ederdi
hep bir şeyler gizliyordu
meyvayı
olgunlaştırmadan kimseye vermez
geri dönülmeyecek yere gelinmeden
perdeyi açmazdı
senaryoda taraf tuttuğunu
/yani aşkı/
en çok bunu gizledi

Yusuf
yeniden dirilecekse
bu bir yazgı
bir atıfetse
kuyuya diri diri girmeli
yetmezse
yedi yıl zından denenmeli
Yusuf
bir adamın karanlıkta kalarak
annesini hatırlamasıdır….

murat kapkıner

WordPress.com'da Blog Oluşturun.