KALEMİN GÖZYAŞI

Aralık 12, 2006

MASALLARDAN KAÇIYORUM,ASLIMI OYNAMAK İÇİN

Filed under: Denemeler — iedebiyat @ 1:27 pm
Bir sayı daha düşüyor sıfırlanmış ömrüme. Bir yıl daha büyüyorum kendime… Uçurumlara sürgün ediyorum düşsel kırıklarımı. Varlığımın üstünden bir yıl daha geçiriyor zaman. Yokluğuma bir adım daha yaklaşıyorum.Kendimden kilometrelerce uzağım. Kendime tam zıt yönde yabancı… Acı bir mutsuzluğun ortasından ellerim. Kurtaramıyorum… Ki kurtarmaya kalksam tüm acı mutsuzluklarda bulunur parmak izlerim.

Yeni düşler büyütüyorum. Düşlerimi katledenlere inat… Masallarda büyüttüğüm düşlerime küçük gelenlere inat. Şimdi tüm masallardan kaçıyorum, aslımı oynamak için. Mutlu sonla bitmeyecek hikâyemi masalsı düşlerden gerçeğin içine hapsediyorum. Yine varlığım büyüdükçe yokluğumun sığınağına ilerliyorum.

Yeni bir gün doğuyor penceremden içeriye. Bense hep beklenenlerin gelmeyeceği öğretisi ile acı damlatıyorum içime. Önceme ve sonrama ağıtlar yakıyorum harf diliyle…

Yalnızlığımın çözülmesi zor denklemleri içinde boğuluyorum. Hayatımda, hep çok şey sandığım insanların “hiçbir şey” oluşunun yükünü taşıyorum.

Yine doğuyorum… Ve yine sen olmuyorsun… Beni anlamıyorsun… Büyük düşlerime küçük geldin “anne”. Büyük düşlerimin altında ezildin…

Baştan aşağı ölüme boyanmış bir doğumun failiyim. Doğdum mu öldüm mü anlayamadım. Sade bir susuş kadarım şimdi. Solmuş bir güz yaprağı kadar bitkin…

“İyi ki doğdun”lara sığınmıyorum. İyi ki sini keşfedemedim henüz ömrün… Bir yıl daha büyüyorum. Bir yıl daha küçülüyor içimdeki neşe. Bir yıl daha satır arasına sıkıştırıyorum hayallerimi.

Binlerce salisenin üstünden geçiyorum. Gidiyor giden, göz yumuyorum. Zincire bağlı özgürlüklerin yamacındayım. Bir ayağım kaysa düşeceğim mahkûm cesetler üstüne. Tutan olmayacak bedenimi. Yine doğduğum gün öldüm bileceğim. Yanlış hayatlardan doğru bir son yazacağım günlüğüme. Günümü pembe düşlerle boyayacağım. Kara kâbuslar üstümden geçecek biliyorum. Kara mürekkepler yüzüme sıçrayacak, tüm mutlulukları kara görmem için.

Kurtarın asimile olacak dünyamı!

Yine yabancı dünyaların içinde bulunuyor yerim. Yine yalnızım, yine…

Tanıdık bir ses değil geçmişim. Rüyalarımda bile yer bulmayan, bana uzak yüzler. “anne” sen bile tanımadığımsın. Yüzün sisler içinde kalıp kayıpları oynuyor benim sahnemde. Sana düşen bir söz yok, susman için girdin dünyama. Terk etmek için çaldın kapımı.

Yabancımsın… En tanıdığım olman gerekirken; en tanımadığımsın… Bu gün doğum günüm “anne”. Söylesene aklının bir yerlerinde var mıyım? Hayatına almadığın yabancı bir yüzü hatırlar mısın?

Koyu bir unutkanlığın ellerini tutuyorum. Seni unutmanın eşiğindeyim. Bir yıl daha geçiriyor zaman üstümden ve bir kez daha düşüyorsun gözümden…
Bir yıl daha üşüyorum yapayalnız… Bir kez daha doğduğumun ölüm yamaçlarında farkına varıyorum. Bu gün doğmuşum meğer diyorum… Bu gün doğmuşum meğer… Nice yıllara hüznüm… Bende olduğun müddetçe usanmadan büyüteceğim seni…

——————————————————————————–
Yazar : Yaren

?;!DİRVÂNA!;?..(..AYAZ..)

Filed under: Denemeler — iedebiyat @ 1:20 pm

“Ve sen şimdi gözlerimin çağlayanından düşüyorsun dudaklarıma..
Ey benim dilimin ucunda bekleyen küfürbaz suskunluğum ne duruyorsun!
Hadi o en mahrem sözcüklerinle konuşsana”

Olmuyor imkan/sızım…Şimdi gel demeye varmıyor lügatimdeki sesler..
üç noktalı cümlelerim yetmez anlatmaya..sevme beni Dirvana!
Gelme şehrine küstüğüm..bu sevda yaşamak kadar ağır boynuma..

Ah Dirvana! Gökyüzü meleği.. bir bilsen; ben sevdikçe kendime batıyorum,yorgunum.
Aldanma sever gibi durduğuma; sol yanımda kangren bir kalp taşıyorum.
Vurgun düştüm…sürgünüm..yasa dışı hayaller saklıyorum gözlerimin altında.
Prangaya vurdular geçmişimi…yarınlarım göz altında..ve sakın anı yaşa deme bana!
Ben kendimden kaçağım firari sevdam..ilişme suskunluğuma; ayazım..ilişme..anla!…

Oy Dirvana! Sen kanatlarında gökyüzünü taşıyorsun ve özgürlüğü. Oysa yeryüzü kadar tutsağım ben..yeryüzü kadar cehennem. Bir yanımda Filistin adlı bir çocuk var! düşleri yanık..bir kolu kesik..diğerinde yüreğini taşır. Bir yanımda Irak düştüğüm nazlı gelin Beyrut durur! Gözleri kör,sesi sağır…

Ve ben kör düğümleri atarım sevdaya,zehirli bilmeceler kusarım. Dilime dokunma sakın ya/saklım! Durup durup kendimi edepsiz kelimelere asarım. Soru işaretlerinden tırmanırım her gece ilmek ilmek dokunmuş ölüme. Cevapsızım.. gelme!

Ne olur cemrem düşme bu mevsim gönlümün Ortadoğusuna. Her gelen çokça hüzün, her giden ÇOCUKLAR’ca ölüm ekti bu toprağa. Yokluğun denizinde hiçliğe çektim kürekleri ve seyir defterimin her sayfasında,yukarıdan aşağıya ve çaprazlamasına intihar yüklü bir “ayaz” gizli. Döndür adımlarını benden yürek sızım. Görmüyor musun? Bu aşkın rotası bizsizliğe kilitli.

Dirvana! Gözleri ela hüzün çiçeğim..Bu kaçıncı uyak sonbaharın ardından döktüğüm? Kaç “elveda” daha yapıştıracağım kim bilir aşkın son tren istasyonuna..Oy dili sürgülü Haydarpaşa!..
Gelme diyorum İstanbul’ca kanayan yaram. Evet.. ateşim ama yüreğinde cürmüm kadar yer yakamam.

Ah gözyaşı tutsaklığım! Hadi al götür saçlarını,susturdum sevda türkülerimi. Kaçağım ve yorgun…düşmesin cümleme “aşkın sen hali”…korkuyorum…

Dirvana! Sevdasına yüzümü sürdüğüm gül..ben tecridlerde yüzlerce ve düşlerce kez sevdaya vurulmuş zûl..

Ah Dirvana! Ben senin canında marazi ağrı ve onulmaz bir kırılganlıkken; sen bana bu kadar yasaklı ve ben bana bu kadar saklıyken ne olur yağma bulutsuzluğuma..umutsuzum…

Sen tüm yokuşları ters çevirip yüreğini sevdaya dikiyorsun inatla. Oysa ben ayazım …düşlerimden düşüyorum gece yarısı suskunluğuyla;uykusuzum.
Anla Dirvana! Bağışla! Ben sensiz ölüyorum.

11.12.06

“bir aralık bir ‘ayaz’ düştü içime..ve bir de..?”
_________________
uçukmavi

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.